6 Kasım 2009

Üçün Biri

Uzun bir süredir buraya bir şeyler yazmadığım için artık tepki toplamaya başladım. "Sen o blogu karı-kız için mi açtın arkadaşım, adam gibi güncellesene ne bu kafana göre at koşturuyorsun!" gibi yorumlar da almadım sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ama geçerli sebeplerim var, valla... Kaç zaman sonra müzikal maceralara atıldığımdan dolayı; 2-3 haftadır yoğun bir hayat temposu içinde kavrulduğum ve bunun üstüne bir de domuz gribini teğet geçtiğim için kaç gündür kendi kendime bu akşam bir şeyler yazacağıma söz vermiştim. Sözümü de tutuyorum;

Her istediğimize sahip olabilseydik çok mu mutlu olurduk acaba? Madden ve manen ulaşmak istediğimiz şeyleri kısa sürede elde edebilsek, Heidi gibi sepetle kırlarda koşar, beyaz triko kazakla çimlerde yuvarlanır mıydık? Hiç sanmıyorum ya. İnsan doyumsuzdur, hep daha fazlasını ister ama daha da fazlası olmadığı zaman neyi isteyeceğini düşünmez ki. Nedir bir sonraki aşama? Peygamberlik?

Kime sorsanız hayatında hep bir şeylerin eksik olduğunu ya da yanlış gittiğini anlatır. Ya işinden memnun değildir, ya sevgilisi yoktur/ vardır ama sorunları çoktur ya da evde işler iyi gitmiyordur. Ama ağır aksak giden ve yakınılan bir konu hep vardır. Sonra da o klasik ve fiks cümle gelir: "Allahım ben bunları haketmek için ne yaptım?!" Sen önce bir kendine sor bakalım, peki sen bunları haketmemek için ne yaptın? Herşey isteyince oluyor mu? Diyelim oldu; sen elindekilerle mutlu olmak yerine gene böyle yakınmaz mıydın? Şu anda da yaptığın bu değil mi zaten? Elindekilerle mutlu olmak varken elde edemediğin şeyler yüzünden yakınmak. Kusura bakma ama sen hiçbir şeyi haketmiyorsun be anam...

Maalesef hepimiz şu anki yaşımıza kadar belirli sıkıntılar çektik; canımızdan sevdiğimiz yakınlarımızı kaybettik, can dostlarımızdan uzaklaştık, sevdiklerimizden ayrıldık, ekonomik zorluklar yaşadık, çeşitli fiziki sakatlıklara maruz kaldık. Bu olaylar herkesi kendi acı eşiğine göre farklı yaraladı ya da hala yaralamaya devam ediyor. Aklımız boş kaldığında hep o köşede kalmış acıları, üzüntüleri düşündük ve kendimize; bazen içten içe bazen de alenen sorduk, bunlar neden bizim başımıza geliyor? Biz bunları haketmek için ne yaptık? Belki de yanıldığımız kısım burada işte. Madem biz bunları haketmek için hiçbir şey yapmadık o zaman tüm bu olanların sebebi ne?

Bana kalırsa bunların sebebi, hayattan çok fazla şey istememiz ve istediklerimiz olmayınca da sanki bunları haketmişiz ancak buna rağmen o şey yine de olmamış gibi hayal kırıklığına uğramamazdır. Bazı şeyler gerçekten bizim elimizde olmuyor ve bunlara da fazla kafa yormamak gerekiyor. Çünkü düşününce işin içinden çıkılacak şeyler var, çıkılmayacak şeyler var. Bence bu söylediklerim ikinci kategoriye giriyor. Bazı denklemler birden çok bilinmeyenli olunca, elinizdeki x=8 tanımı sizin "en azından x'in kaç olduğunu düşünmeme gerek kalmadı." diye rahatlamanıza yarar ve bunun adı da pollyanacılık değildir emin olun. Buna sahip olduklarınız için şükretmek denir.

Sahip olduklarınız, elinizde tuttuklarınız için şükredin, fazlasını isterken de önce haketmek için çaba gösterin, olmayınca da kendiniz başta olmak üzere hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi suçlamayın, istediğiniz olmadığı için yakınmayın; demek daha zamanı gelmemiştir belki de hiç gelmeyecektir ama bunu kafanıza takmadan istedikleriniz uğrunda durmadan çabalayın.

Yoksa o olsun, bu olsun diye otu boku isterken üçün birini alır oturursunuz aşağı, benden söylemesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder