13 Şubat 2010

On-Standby

Bazen kendimi insanlardan öyle uzaklaştırmam gerektiğini hissediyorum ki; o anda kendi hayatımla olan bütün bağlarımı koparıp stand-by'a geçmek istiyorum. O gün işe gitmiycem, telefonu kapatıcam, msn yok, mail yok, facebook yok, dışarı çıkmıycam - çıkacaksam da kimseyle karşılaşmayacağım bir yere gidicem- evde kendi kendime vakit geçiricem, öbürkü gün hayatıma kaldığım yerden devam edicem.

İnsan; sadece kendine ihtiyacı olduğunu itiraf etmeli bazen ve kendi başına bir gün geçirme lüksünü kendine yaşatmalı diye düşünürüm hep. Bazı zamanlarda birşeyleri paylaşmak ya da insanlara kendimizi ifade etmek aynı anda bize birşey ifade etmeyebiliyor ve kelimelerle ruhumuzu sıkıcağımıza kendimizi salıvermemiz gerekebiliyor. İşte böyle zamanlarda yapılabilecek en iyi şeylerden bir tanesi de bence; sadece tek başımıza kalabileceğimiz yerlere, mekanlara kaçmak, ama bunu yaparken de içeride neler olup bittiğini iyice anlamak lazım ki; geriye döndüğümüzde kaldığımız yerden sağlıklı bir şekilde devam edebilelim. Yoksa yaptığımız şeyin bu sefer kendimiz için bir anlamı kalmayacak ve hatta yarardan çok zarar sağlayacaktır.

Hayatımızı askıya alma fikri kulağa ne kadar güzel geliyor di mi? Bence bunu herkes hayatında en az bir kere denemeli. Bana kalırsa arada kendinize bu iyiliği yapın, eminim bir zararını görmeyeceksiniz.


Farkında Olmak...

Şöyle geriye yaslanıp gözünüzü bir an için kapamanızı ve sonra gözlerinizi açıp etrafınıza bakmanızı istiyorum; nasıl bir hayat sürdüğünüzü gözünüzün önüne getirin. Şu zamana kadar nelerin olmasını istediniz ya da beklediniz de ne kadarı gerçekleşti? Sizi kuşatmış olan ve mutluluk diye adlandırdığımız soyut fanusun ne kadar içinde olduğunuzu, o fanusun ne kadar büyük olduğunu düşünün. Sizi sürekli olarak o fanusun içinde tutan şeyleri düşünün. Ailenizi, arkadaşlarınızı, sevgilinizi, işinizi, hobileriniz neyse artık; hayatta kendinizi daha iyi hissetmek için tutunduğunuz şeyleri düşünün. Şimdi asıl sorum şu; peki o tutunduğunuz şeylerin sizdeki önemini onlara hissettirebiliyor musunuz? Ya da izin verin şöyle ifade edeyim; onlar sizin için ne kadar önemli olduklarının farkındalar mı? Bunu onlara ne kadar hissettiriyorsunuz?

Bazılarımız hayatlarını gerçekten çok dolu yaşarlar; sevgi ve saygı değer ailelere, kucak dolusu arkadaşlara, hayatında kendini hep mutlu tutacak meşgalelere sahiptirler. Ama herkes o kadar şanslı olmayabiliyor işte. Sorunlu aileler, menfaatçi arkadaşlar, riyakar sevgililer tarafından boğulan insanlar etrafımızda bolca bulunmakta... İşte o insanların en büyük hayat ışıklarından biri bizlersek eğer, onlara bunun farkında olduğumuzu göstermemiz gerek, çünkü güzel hayatlarımızda bizi rahatsız eden birşey olmadığı sürece o rahatsızlığın üzerine gitmek bizim genlerimizde yok. Artık bundan kurtulmamız gerek, sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlara bunu ispat etmemiz gerek. Bunlar çok zor şeyler değil gerçekten; bir telefon, bir mesaj, 2 satır birşeyler karalamak bile o insanların hayatlarında ne büyük değişimlere yol açabilir bunu unutmamamız lazım... İtiraf ediyorum ki; ben de bazen bu duyguyu unuttuğum olmuyor değil, kendimi nehrin akışına öyle bir bırakıyorum ki nereden çıktığımı bile anlamıyorum. Ama emin olun o nehirde yüzmeyi bilmeyenler de var ve belki de sadece bizim el uzatmamızla hayatta kalabilecekler. Onlardan bunu esirgemeyin. Onlara sadece 5 dakika ayırabilseniz; ne kadar mutlu olabileceklerini kendiniz de göreceksiniz.

Kısacası; 5 dakika ile bir çok şeyi değiştirebiliriz. Günde sadece 5 dakika farkında olmak bizi yıkmaz, ama herkes biz değiliz bunu lütfen unutmayın...