21 Temmuz 2010

İcraatın İçinden...


Kırdım mı incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler.
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi...

M.M.


Açılımın üzerinden daha 1 sene geçmedi ancak bu şiiri okuyunca bir ara değerlendirme yapmayı kendime görev bildim. Elimde kalem, arka planda Türk bayrağı yok ama viski kadehi ve fonda Jeff Buckley şimdilik işimizi görür.


Askerden döndüğümde bazı değişikliklerin farkındaydım ama dışarıdan daha bir farkedilir oluyormuş ki yarı şaka yarı ciddi “sen çok değiştin” diye tezahüratlar yükseldi etrafımda. Belki de askeriyedeki aşırı mantıksızlık, bendeki logic switchini istemeden de olsa 0 ve 1 dışındaki başka devreleri ittirmeme neden olmuştu. Anladım ki; aslında benim açılımım o zaman başlamış da ben uyanmamışım. Şimdi bunu daha iyi anlıyorum. Peki hoşuma gidiyor mu, kesinlikle...


Gerçekten değişiyor muyum emin değilim, belki de sadece kendi etrafımda dönüyorumdur ama hissettiğim şeyler aynı değil buna eminim. Eskiden daha kesin, daha köşeli, daha sertti tavırlarım. Kendimi yontmaya (odunation or kerestetion) gerek görmez, alayına giderdim. (bkz. "The Gaddar") Şimdilerde ise daha bir yapıcı olmaya, bana değer verdiğinden emin olduğum insanları daha çok anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorum. Onları eleştirirken köşeleri daha yumuşak geçmeye gayret gösteriyorum. Herhangi bir olay, durum ya da kişi karşısında önce eski ben olsam ne yapardı diye düşünüp, sonra ya daha yumuşak bir geçiş ya da eski benin yapacağının tam tersini yapmaya çabalıyorum. Bu kadar çok düşünmek başlarda gerçekten yorucu oluyordu çünkü varolan sistem zaten fazla düşünmeme üzerine kurulduğu için kendi içinde bir çelişki varmış gibi gözüküyordu ama sonraları yavaş yavaş alışmaya başladım ve son zamanlarda eğlenceli bile gelmeye başladı. Aslında bu geri geri koşmak gibi birşey, Allahtan geri geri iyi koşarım, tabii bileğim burkulmadığı zamanlarda...


Bir de kolaydan başladığımı sanmıştım, halbuki çok pis yanılmışım; ne kadar zormuş birinin gözlerine baka baka açılımın özünü anlatmak, ona karşı hissettiklerini açıklamak. Belki karşındaki insanın ne düşündüğünü az çok kestirebiliyorsun ama yine de bir yanılma payı mevcut. İşte oradaki kilit nokta; o dakikadan sonra kaybedecek birşeyin olmadığının farkına varmak ve denememiş olmamın pişmanlığını bir kenara atmak. Kaybettiğini düşündüğün bir insanı 2. defa kaybedemezsin, ya kaybetmemişsindir ve/ veya kaybedilmemeyi bekliyordur ya da zaten atı almış, izmir kum pistte 1500 m'yi koşuyordur. Önemli olan o çabayı ve gayreti göstermek, gerisi tamamen ona kalıyor...


Uzun lafın kısası; şimdilik halimden memnunum, insanın kendine ait farklı yönlerini keşfetmesi bazen korkutucu olabiliyor. Her ne kadar yolda ufak tefek taşlar olsa da amortisörlerimin olduğunu bilmek hoşuma gidiyor, herşey gittiği yere kadar demişler ya aynen öyle işte; herşey olacağına varır..