1 Mayıs 2010

Everybody's Gotta Learn Sometime...

Hani derler ya "öğrenmenin yaşı yoktur" diye, bu laf yeri geldiğinde yarı şaka yarı ciddi olarak sürekli söylenir. Gerçi bunu bilmek ayrı bir şey, anlamak ise paha biçilemez... Ama insan bunu 29 yaşında öğrenince biraz gücüne gidebiliyor.

Olaylar ve insanlar karşısında; kafamız ve vicdanımız rahat olsun, içimizde ukte kalmasın diye, kendimiz ve insanlığın selameti için hep o an doğru olduğuna inandığımız şeyleri yaptığımızı düşünürüz. Ancak gün gelir, herşeyin üzerinden belirli bir zaman geçince ve/ veya biri bizi uyandırınca bazen döner bakarız ki; yapmış olduğumuz şeyler biz anlamadan içimizde kırıntılar bırakmıştır. Buna pişmanlık denmez bence, çünkü pişman olabilmek için düşünmeden ve ukte kalacak şekilde davranmış olmamız lazım. Bunun adı olsa olsa "aydınlanmaktır". İşte o zaman hala öğrenmemiz gereken şeyler olduğunu anlarız ve hemen o telaşla kırıntıları takip etmek isteriz. Ama o telaş korkuyu da beraberinde getirir. Acele etmekten, treni kaçırmış olmaktan ya da en basiti; şimdi ne yapacağımızı gerçekten bilememekten korkarız. Çünkü daha önce doğru olduğuna inandığımız şeyi yapıp buraya geldiysek, artık neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ve buradan sonra nereye gideceğimizi bilememek insanı tedirginliğe sürükler. Bence böyle zamanlar için bile bir doğru vardır; o an hiç bir şey yapmamak, en azından şimdilik...

İnsan çok fazla düşününce herşeyin içinden çıkabileceğini sanıyor ama bazen hiç de öyle olmuyor. Tamam; düşünmek ve kalıcı sağlam fikirlere sahip olmak güzel bir özellik belki ama bazı zamanlarda çok düşünmek; mevcut durumu işin içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor. İşte o anlarda durumu iyi analiz etmek, karşımızdakine kendi düşünce ve fikirlerimizi doğru tanımlamak ve ifade etmek gerekiyor. Gerisi zaten bir şekilde ilerliyor. Çok düşünmeden, kasmadan...

İlişkilerimizde hata yapmaktan korkmamak ve çok katı olmamak lazım. Hayat her zaman siyah ve beyazlardan ibaret olmayabilir. Griyi ve hatta tonlarını da görmeye çalışmak, daha ılımlı bir insan olmaya çabalamak belki de bizi daha mutlu kılabilir. Herkesin hataları olabileceğini, hatta en "mükemmel" gözüken insanların bile hata yapabileceğini anlamak gerek. Burada önemli olan şey bence; daha önceden de birçok kez ifade etmiş olduğum üzere "hatayı anlamak ve tekrarlamamak." Ama burada çok ince birkaç detay var ve bunları iyi analiz etmek lazım;

-Hata yapan insanın niyetinden emin olmak ya da bir başka deyişle o insanı tanımak, ne yapıp yapmadığını değil de gerçekten ne düşündüğünü bilmek,
-Bunun hata mı yoksa karakter özelliği mi olduğunu anlamak. Hata ise bundan ders çıkarıp, bir kez daha yapmayacağını düşünüp affedebilmek. Eğer karakter ise zaten her seferinde aynı hatayı yapacaktır ki; bu artık hata sayılmaz, o insana hatalısın demek bile doğru değildir, bence o insanın kendisidir, o insanı öyle kabul etmek lazım, ya da etmemek...

Yukarıda yazdıklarım bir aydınlanma sonucu ortaya çıkmış olup, özelden genele doğru uzanan bir olaylar ve insanlar silsilesini kapsamaktadır. Ama konuyu bir sonuca bağlamak istersek;

-Hepimizin birbirimizden ve hayattan hala öğreneceği çok şeyi var, kimseyi az ya da çok biliyor diye eleştirmeyelim.
-Her zaman doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalışalım, üzerine çok fazla düşünmeden, fazla sorgulamadan ama yanlış yapmaktan korkarak değil, bu hepimizin en doğal hakkı, önemli olan bunu telafi edebilmek.
-Hatalarımızı veya "aydınlanmalarımızı" telafi etmek için çok fazla acele etmeyelim, herşey zamanı gelince daha anlamlı bir hale gelecek, o zamanın geldiğini ve doğru anda harekete geçmemiz gerektiğini bileceğiz.

Eminim ki, içimizdeki kırıntıları takip etmek için "bir gün bir yerlerde gene" fırsatımız olacaktır. En azından ben buna inanıyorum artık...



1 yorum:

  1. ben de kırıntılar için bir gün o fırsatların doğacağına inanıyorum/inanmak istiyorum. İnanmaya devam ettikçe de o fırsatları hak ettiğimizi düşünüyorum. Bu inancın bilinçte farkında olabiliriz veya altbiinçte biz farkında bile değilken yürüyor olabilir herşey.. bilmiyorum. zaten uzun zamandır "biliyorum" demekten çok korkuyorum.. bi şekilde herşey olacağına varıyor. oynuyoruz biz de :)

    YanıtlaSil